Pazar, Şubat 28, 2010

Ispanaklı Börek


En sevdiğim börek çeşididir.. Yarım kg. yufka için,
1 yumurta, 2 yemek kaşığı yoğurt az miktar süt ve yarım çay bardağı yağ ile harç hazırlanır.
Ispanaklar, soğan ile kavrulur ve tuz karabiber ilave edilir.
Tepsi yağlanır.
Yufkanın biri tepsiye döşenir. Sulu harçtan sürülür. Yufkanın yarısı üzerine, ıspanaklı harç, kalan yarımı yufkanın ve tekrar sos sürülür bu şekilde son tam yufka ile üzeri kapatılır. En üste kalan sos dökülür ve 200 derecede 35 dakika fırında pişirilir.
Afiyetler olsun..

Perşembe, Şubat 25, 2010

Tencerede Fincan Kek


Tencerede kek tariflerini uzun zamandır görüyor, çok da merak ediyordum.. En son aldığım bir mailde bu tarif karşıma çıkınca artık zamanıdır dedim.
TENCEREDE FİNCAN KEK

1 Yumurta
1 çay bardagı süt
1,5 çay bardağı şeker
2 çay bardağı un
2 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Bütün malzeme çırpılır, 6 tane nescafe fincanı yağlanır(Türk kahvesi fincanlarının bir büyük boyu) karışım fincanların yarısına kadar doldurulur(isterseniz fincanın içine topkeklerin altına koyulan kek kağıtlarından koyabilirsiniz çok güzel oluyor)
bir tencereye ılık suyu, fincanların dışından yarısına gelecek kadar dökün ve ağzı açık kaynamasını bekleyin, kaynayınca tencerenin kapagını kapatıp, ağzını hiç açmadan kısık ateşte 20 dk pişirin, altını kapattıktan sonra15 dk kapağı açmadan dinlendirin.
NOT:Tencerenin kapağından buharlaşan su damlamasın diye ben kağıt havlu veya temiz bir bez koyuyorum. 6 fincan dedim ama karışım az koyulup fincan çoğaltılabilir. Üstüne dilerseniz yarım paket çikolata sosu yapıp dökebilirsiniz çok şık oluyor.



Yorumlarım :
Benim beklentilerimin biraz altında kaldı. Sufle gibi bir şey beklemiyordum elbette ama içinde yağ olmadığı için son derece kuru bir kek oluyor sizleri uyarmalıyım..
Görüntüye diyecek laf yok kesinlikle.. Üstelik ben kahve fincanında değil, karamel kaplarında yapmıştım.
Annem ve kardeşim tadıp çok beğendiler, ama ben bu tarifi sanırım bir kez daha denemem. Tabii ki damak tadı herkese göre değişir, belki sizler seversiniz. Üzerine sos döker kuruluğunu alırsınız, ya da içlerini sosla doldurursunuz.. Yaratıcılığa açık bir tarif..
Afiyetler olsun..

Dizi Aşkları ve Müzikleri


Az önce yazdığım yazı sanki hafiften felaket tellallığı tadında olduğu için keyfinizi yerine getirmek yine bana düşer diyerek kulaklarınızın pasını silmeye geldim..

Dizileri niye ve hangi sebeplerden izlersiniz bilmem ama, ben Canım Ailem dizisini Türk örf ve adetlerini yansıtan, sıcacık bir aile dizisi olduğu için seviyorum.. Uğur Yücel hayranlığı da cabası tabii ki..

Kalabalık bir aile özleminde olduğumdandır belki de.. Sadece kalabalık olmak yeterli değil tabii ki, kuru kalabalık olacağına hiç olmasın daha iyi..

Ayrıca Adana kültürünü yansıtması da bir Karadeniz'li olarak beni hiç rahatsız etmiyor, aksine hoşuma gidiyor..

Aslında bu dizinin müzikleriydi yazı konum..

Dizi aşklarının son derece kaliteli müzikleri.. O kadar hoşuma gidiyor ki bu 3 şarkı, her gün dinliyorum..

Feride ile Halim'in imkansız aşklarının müziği, Yonca Lodi'den "Haksızlık değil mi" Dinlemek için tıklayın..

Seyhan ile Ali'nin sonu mutlu bitmiş ama başta imkansız olan aşklarının müziği, yine Yonca Lodi'den "Emanet" Dinlemek için tıklayın..

Ve esas kadın ile esas adamın yani Meliha ile Samim'in 20 yıl bekleyen aşklarının müziği, müthiş ses Zeki Müren'den "Aşkımızın sevdamızın üstünden" Dinlemek için tıklayın..

2012 de neler olacak ?


Öncelikle hepinize hayırlı kandiller diliyorum..

2012 ile ilgili herkes bir şeyler konuşuyor, bilen de bilmeyen de.. Örneğin benim minicik öğrencilerim bile 2012 de kıyamet kopacak diye söylemlerle dolaşıyorlar..

Bir nesil var ki, nasıl olsa 2012 de her şey bitecek diye düşünüp hayatı salmış ruh gibi gözlerle etrafa bakıyorlar..

Ben bu konuda ahkam kesecek kadar bilgili değilim ama az çok okuduğum ve araştırdığım kadarı ile, 2012 de gerçekten ne olacak onu Allah bilir kesinlikle, ama bir gerçek var ki insanlar ciddi bir değişim geçirecek..

Maya takviminin sonu olan 21 ya da 22 Aralık 2012 günü.. Kimine göre, felaketler olacak, insanlık tarihi yok olacak, kimine göre de bilinç anlamında çok büyük değişimler yaşanacak..

Ben bu konuda Kuantum düşünce eğitmeni R. Şanal Günseli'nin görüşlerini son günlerde her kanalda paylaşımlarını görmekteyim..

Kıyamet mi, sıçrama mı olacak gerçekten birlikte göreceğiz..

Yeni bir çağ başlayacağından söz ediliyor. Eril çağdan dişil çağa geçiş..

Erkek egemen çağdan kadın egemen bir çağ.. Daha çok duyguların, hislerin sezilerin hüküm sürdüğü..

İnsanlar artık kendilerine dönüp, özlerini bulmaya çalışacaklar.. Öğretilerinden kurtulup, kendi doğrularını ve iç huzurlarını yakalamaya çalışacaklar.

Maddenin, sayıların, mal varlıklarının önemi azalacak, yani ruhani bir çağ olacak. Herkes minimal, sade bir yaşam tarzını benimseyecek..

Misal, büyük büyük evlerde oturup, o evin sadece bir odasını birlikte paylaştıklarını farkedecek ve o büyük büyük evleri elde edebilmek için kendilerinden ve sağlıklarından neler kaybettiklerini fark edecekler..

Kısaca benim anladığım evet felaketler de yaşanacak ama beraberinde çok daha farkında bir toplum tipi oluşacak..

Son zamanlarda herkes zamanın su gibi aktığından her şeyin çok hızlı geliştiğinden, zamana yetişememekten şikayet etmekte..

Ruhsal gelişimin önemi artık fark edilmekte ve son zamanlarda en çok satın alınan kitaplar hep bunlarmış.

Pazar, Şubat 21, 2010

Arabaşı Çorbası


Elimin Karadeniz hamuruyla, İç Anadolu'dan yöresel bir lezzete kalkıştım.. Tesadüf eseri elime tutuşturulan bir telefonda, tatlı bir annenin sesinden dinledim önce tarifi..
Sonra baktım etrafımda Yozgat'lı epey bir insan varmış,birebir onlardan da dinledim..
Netten de araştırdım ve merakla kendi tarifimi oluşturdum.
Tadın damak tadıma çok uymayacağını bile bile gecenin bir yarısı neden denedin ve kaç gün bu tarifi gündeminde tuttun madem diye soracak olursanız ; işte o sorunun cevabını bulabildiğim gün zaten bu siteyi kapatırım ..
Bu çorbanın önce hamurunu yapıp soğutmanız gerekiyor. Ben sadece deneme amaçlı yaptığımdan malzemeleri çok az miktarlara düşürdüm.
Hamur için : Küçük bir tencerede su kaynatın, bu arada ayrı bir yerde yarım küçük kase unu biraz su ile çırpın. Bu karışımı kaynayan suya azar azar ilave edin. Bir kaç taşım kaynatıp bu hamuru önceden ıslatılmış bir tepsiye dökün ve soğutun..
Çorbası için : Tavukları haşladım ve didikledim. Suyuna biraz salça ve bir tepeleme yemek kaşığı kavrulmuş un ekledim. Un kavrulmuş olduğu için çorbanız topaklanmıyor merak etmeyin..
Bol acı eklemek gerekiyormuş bu çorbaya.. Tuz ilavesi ile bir kaç taşım kaynatıp altını kapatın.
Soğumuş tepsideki hamuru baklava dilimi kesin. Tepsinin ortasını açıp kaseyi yerleştirmek adetten sanırım, etrafını limon dilimleriyle süsleyin..
Kaşığınıza önce hamur, üzerine de çorbadan alıp, biraz da limon sıkın veee hoop diye mideye, evet yanlış okumadınız, çiğnemeden yutmanız gerekiyormuş :)
Rivayete göre o baklava dilimlerinden bir kaç tanesini birden yutabilen insanlar varmış..
Ben Yozgat'lı arkadaşlarımdan bu kadar öğrenebildim, sanırım Karaman bölgesinin de yöresel yemeği imiş..
Tarihçesi ise, Araplarla falan ilgisi yokmuş, eskiden kalabalık toplantılarda mesela sıra gecesi tarzı, insanlar arasında zengin- fakir ayrımı olmasın diye bu yemeğin yapılması kararlaştırılmış ve doyma amaçlı değil de sohbetlere eşlik etsin diye yapılmış, okuduklarımın yalancısıyım..
Yanlışlarım veya eksiklerim olduysa okuyucularım düzeltir nasıl olsa diye düşünüyorum.
Afiyetler olsun..

Perşembe, Şubat 18, 2010

Pesto soslu, kuru domatesli pizza


Klasik pizza hamuru tarifimin üzerine bu kez bol pesto sos ve kurutulmuş domates ekledim..

Aklınızda bulunsun kuru domatesler hemen yanma moduna geçiyorlar, sonradan eklemekte fayda var. Fikir olsun diye yayınlıyorum sonradan daha güzel bir poz sözüm olsun..

Lezzet bana göre çok iyiydi bu arada..

Afiyetler olsun..

Sebze Çorbası


Sebze yemeyen inatçı keçiler için birebir..

Düdüklü tencerede 1 su bardağı kırmızı mercimek, 1 patates, 1 soğan, 1 pırasa ve bir kaç dal karnabahar haşlanır. İyice yumuşayınca ezilir ve tavuk suyuyla bir taşım kaynatılır..

Ben vegetayla tatlandırdım, kaşar rendesi ile servis yaptım.

Afiyetler olsun..

Çantamın İçindekiler Sobesi..


Bu mim bana gelmesin diye umuyordum aslında ama, geldi sonunda :) Hem canım arkadaşım Ebrulimden geldi ve kendisi o kadar nazik bir şekilde sobeledi ki, önceden telefonda haber verdi sohbet arasında, seni mimleyeceğim diye, yani gel de cevaplama böyle bir incelik karşısında..

Yine de bu yazıyı ve benim çantamın içini kim merak eder de sonuna kadar okur bilmiyorum ama, çanta içi bana göre özel bir alan.. O sebepten bu yazının üzerine birden fazla yazı yayınlayayım da bu konu arada kaynasın şeklinde bir cinlik düşünmekteyim :) Zaten markalar görünmesin diye ne kadar kapamaya çalışsam da illa ki göründü, yapacak bir şey yok kusura bakmayın..

İşte çantamdan çıkanlar : Cüzdanım, üzerinde fil amblemli öğrencimin hediyesi bozuk para çantası, üzerinde hello kitty resmi olan içinde flashlarımın bulunduğu küçük çanta, kırmızı küçük çantanın içinde müzik çalarım, cep tel. kulaklığı, mini şarj aparatları, baloncuk yapma ekipmanım, parfümüm, güneş gözlüğü, not defteri, ıslak mendil, kredi kartı büyüklüğünde aynalı ruj aparatı pratik olsun diye çantada, 2 ruj, 1 gloss, 3 adet sakız kutusu, tarçınlı drajem çıkmamış resimde çok severim kendisini, kalem hastası olduğumdan içinde en az 8 tane olduğunu tahmin ettiğim kalem kutusu, el kremim, selpak, ve o görünen bordo makyaj çantasının içinde incik cincik bir sürü şey var küçük not defterleri, tokalar, bir sürü ıvır ve zıvır.. Fotoğraf makinem görev başında olduğu için resimde yer alamadı tabii ki, telefonum da şarjda olduğundan bu kareye girememiş..

Vee, en önemlisi resime eklemedim ama çantamda her daim çikolata bulunur.

Şimdi ben kimleri sobelesem.. Makyaj kraliçeleri Derya ve Irazı ; mutfak harikalarıyla Elif'i.. Haydi kızlar, dökün çantaları..

Pazartesi, Şubat 15, 2010

Renklerin Etkileri


SİYAH: Tartışmalı bir renk. Bir yandan karanlık güçleri ve suçu çağrıştırırken diğer taraftan sadakat, istikrar, dayanıklılık ve güven yaratıyor. Bazı kültürlerde keder ve yas simgesi olarak görülüyor ama, güçlü ve ciddi, bazen de ince görünmek için kıyafetlerde kullanılıyor...

BEYAZ: Hepimizin bildiği gibi, temizlik, saflık ve masumiyeti simgeliyor. Pek çok kültürde, evlenecek kadınların beyaz gelinlik giymesinin nedeni bu. Doktor, hemşire ve laboratuvar teknisyenleri de steril olmak için beyazlara bürünüyor. Beyaz renk, sıcak yaz günlerinde insanı serinletip canlandırıyor ama şu anda soğuk kış günleri içindeyiz.

KIRMIZI: Duygusal olarak yoğun ve “aşırı” bir renk. Son derece dikkat çekici. Dekorasyon yaparken kullandığınız kırmızı renkli objelerin kusursuz olması gerekiyor, çünkü insanlar önce bu objeleri fark ediyor. Kırmızı renklerin dağınık bir biçimde kullanıldığı mekanlar, insanın “zamanı unutmasına” yol açıyor. Bu yüzden bar ve gazino gibi yerlerin dekorunda kırmızı kullanılıyor. Kırmızı giysiler karşımızdakilere enerji ve güç mesajı gönderiyor, ama aynı zamanda çatışmalara da davetiye çıkarıyor. İnsanları çabuk karar almaya teşvik ediyor, beklentileri artırıyor. Örneğin kırmızı renkli arabalar ve hırsızlık oranı arasında pozitif bir korelasyon var. Aynı zamanda, şehvet dolu sıcak bir aşkı tetikleyecek en güçlü renk de kırmızı. Kan basıncı ve solunumu hızlandırıyor çünkü...

MAVİ: En popüler renklerden biri, ama hüzün ve depresyonu tetikliyor. Ayrıca restoran işletiyorsanız, dekorasyonda yine bu renkten kaçınmalısınız. Mavi, doğal bir iştah kapatıcı. İlk çağlarda insanlar yiyecek ararken zehirli meyvelerden uzak durmayı öğrenmişler ve bunlar genellikle mavi ya da mor renkliymiş. Yani bu, atalarımızdan bize genetik bir aktarım...

SARI: Az miktarlarda kullanıldığında parlaklık ve sıcaklık hissi veriyor. Şakacılığı, samimiyeti ve hayata karşı rahat bir tutumu simgeliyor. Sarı, güneş ışığı gibi. Kendinizi iyi hissetmek için orada olmasını istersiniz ama gözünüzün içine girmesini değil. Dikkatli kullanılmalı. Saf sarı, bütün diğer tonlar arasındaki en neşeli ve güneşli olanı. Fakat bir parça koyulaşmış haline bakmak daha keyifli. Soluk sarıysa hastalığı, kıskançlığı ve hilekârlığı simgeliyor. Kesinlikle kaçınmak gerek...

YEŞİL: Pek çok kavramla ilişkili olabilir ama bunların içinde en güçlüsü ve evrensel olanı “doğa”. Ayrıca yaşamı, gençliği, yenilenmeyi, ümitleri ve dinçliği simgeliyor. Bazı kültürlerde orta yaşlardaki gelinler, doğurganlığı simgelemesi için yeşil giyiyor.

TURUNCU: Sıcaklık, memnuniyet, verimlilik ve sağlığın rengi. Portakal renginin, “gizliliği olmayan” geniş kapsamlı bir cazibesi var. Örneğin reklamcılıkta, bir ürünün herkese uygun olduğunu ifade etmek için kullanılabiliyor ya da pahalı bir ürünün uygun fiyatlı gibi algılanmasını sağlayabiliyor.

MOR: Asaletin rengi. Lüks hayat, zenginlik ve zarafeti çağrıştırıyor. Aynı zamanda romantizmin, duygusallığın ve tutkunun rengi. Doğada ender bulunan bir renk olduğundan, ilkel zamanlarda insanlar bazı deniz kabuklularını kullanarak mor rengi elde etmişler. Gösterişli havasından dolayı sıkça kullanılıyor, ama bazıları tarafından “suni” bir renk olarak algılanıyor...

PEMBE: En romantik ve “narin” renk. Aynı zamanda sakinleştirici bir etkisi var. Araştırmalar gösteriyor ki, pembe, insanları yatıştırıyor ve kalplerini yumuşatıyor. Hatta insan, sinirlenmek istese bile pembe rengin yanında bunu başaramıyor. Renk körleri bile pembeyle sakinleşiyor. Ama bu etki kısa süreli oluyor, yani kalıcı değil...

alıntı gazete vatan

Hande'den çekiliş..


Yeni keşfettim bu blogu, çok da beğendim.. Güzel de bir çekiliş düzenlemişler, katılmak için buraya tık.. tık..

Hesionka'dan çekiliş..


Hesionka okuyucuları için güzel hediyeler hazırlamış, bilgi için tık.. tık..

Salı, Şubat 09, 2010

(Kuru) Börülce Salatası


Yani ne tuhaf değil mi, bu yaşıma kadar hiç tatmamıştım. Sevmem gibi geliyordu, kesin küçüklükten bilinç altına atılmış bir yaşanmışlık vardır eminim :)

Çok güzelmiş, mutlaka deneyin, ama çok da kolay bulunan bir malzeme değil. Elbette satılıyor, ama her markette karşınıza çıkan bir ürün değil demek istiyorum.

Bu arada bunu denemedim dedim ama, " deniz börülcesini" çok severim anlatamam. Hiç bir kuvvet bana deli gibi o çalıları sıyırtamaz ama o lezzet için 1 küçük tabaklık o güzel lezzet için saatler süren bir ayıklama işine razıyım.
Onu bulmak zaten bir mucize, karaborsa resmen..

Konudan konuya geçtim kuru börülceye geri dönersek ;

MALZEMELER:

1.5 su bardagi kuru börülce
Pancar turşusu
4 adet yeşil soğan
İsteğe bağlı olarak biberli yeşil zeytin ve sirke
Maydanoz, dereotu, damak tadınıza göre nar ekşisi, zeytinyağı, limon ve tuz.
Aksamdan börülceyi ıslatıyoruz, yıkayıp bir tencerede haşlıyoruz.
Soğuk su dökerek soğutuyoruz ve suyunu süzdürüyoruz.
İç malzemeler ,

Ayıklanmıs ve yıkanmış taze soğanları ince ince doğruyoruz.
Biberli zeytinleri, maydanozu, dereotunu doğrayip hepsini geniş bir kaba alıyoruz.
Üzerine börülceleri, nar ekşisini, yağı limonu sirkeyi, isteğe bağlı demiştik, ben sirke sevmem mesela ve biraz tuz serpip karıştırıyoruz.
Sonra tabagimiza alıp servis yapiyoruz... Soslanan salata hic bekletilmeden servis yapılmalı..

Bu resimde, bayıla bayıla yediğim bir restorandan, en en sevdiğim mezelerden deniz börülcesi ve kabak çiçeği dolması.. Sene 2008.. Yazı özledim birden.. Yaz gelsin acilen..


Afiyetler olsun..

Cuma, Şubat 05, 2010

5 Şubat Dünya Nutella Günü


Ben bir nutella müptelası olarak böyle bir günü nasıl kaçırmışım :)

5 Şubat Dünya Nutella Günüymüş, tüm müptelalarına kutlu mutlu olsun..

Beni kutlayan dosta da selam olsun ;)

Salı, Şubat 02, 2010

KEPEK EKMEĞİMİZDEN DE OLDUK, İYİ Mİ !!


Geçenlerde tv izlerken tesadüf eseri rastladım. Canlı yayında bir dr. kepek ekmeğin 25 - 45 yaş arası kadınlarda ( yani menapoz öncesi) tüketilmemesini tavsiye etti. Demir eksikliği ve kansızlığa yol açabileceği söylemiyle..

O an aklıma hafta sonunda alıp buzluğa istiflediğim 3 kocaman kepek ekmek ve arşivde öylece yayınlanma kaderini bekleyen bu resim geldi :)


Fırında Kepekli Ekmek Üstü :


1 yumurta, kekik ve sevilen peynirlerden oluşan bu karışımı max. 10- 15 dakika fırına verip, kahvaltılarınız için bir damak hoşluğu yaratabilirsiniz. Hala evet ! diyorsanız kepek ekmeğine eğer..

Pazartesi, Şubat 01, 2010

Süzme Mercimek Çorbası


Sarı mercimekle ilgili daha önce yazmıştım, çok ama çok faydalı bir besin. Bulmanız biraz zor olabilir ama mutlaka tüketin derim ben.

Önce 1 bardak sarı mercimeği biraz haşlıyoruz, zira biraz geç pişiyor.

1 soğan

1 patates

1 havuç rendeleyip hepsini mercimeklerle birlikte kaynatıyoruz. Ben eski usul tel süzgeçten geçirdim, blender bu kadar pürüzsüz yapamıyor.

Yağını sonradan ekledim, tuz yerine vegeta ile tatlandırdım.

Afiyetler olsun..